Uzmanlar, erken dönemde tanı ve tedavi ile kontrol altına alınabilen, merkezi sinir sisteminde sinir hücrelerinin hasarı ile seyreden otoimmün, kronik ve nadir görülen bir hastalık olan Nöromiyelitis Optika Spektrum hastalığının en dikkat çekici bulgularından birinin de görme kaybı olduğuna dikkat çekiyor.
Mart ayı Nöromiyelitis Optika Spektrum Hastalığı Farkındalık Ayı olarak biliniyor. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı, Türk Nöroloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Murat Terzi, hastalıkla ilgili bilgilendirmede bulundu. Nöromiyelitis Optika Spektrum Hastalığı’nın (NMOSD) merkezi sinir sisteminde sinir hücrelerinin hasarı ile seyreden otoimmün, kronik bir hastalık tablosu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Murat Terzi, “Sinir sisteminde yer alan bir proteine karşı gelişen anormal bağışıklık sistemi yanıtı, bu hastalığa neden olmaktadır. NMO kadınlarda daha çok görülmektedir. NMO hastalarında kadın cinsiyet eğilimi multipl skleroz (MS) hastalarından daha fazladır. Kadın cinsiyetin bazı otoimmün hastalıklara daha yatkın olduğu bilinmektedir. Kromozomal farklılık, üreme organları ve seks hormonlarındaki farklılık bu yatkınlıkta rol oynayabilmektedir. Bununla birlikte bu cinsiyet farkının hastalığın seyri üzerine olan etkisi tam net değildir” dedi.
NMO’da ortalama yaş 30!
NMO’da ortalama yaşın, 30’lu yaşların sonu olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Terzi, “Yine MS hastalarına göre beyaz olmayan ırkta NMO’nun daha sık olduğu gözlenmektedir. Asya ülkelerinde, Amerika’da yaşayan Afrikalılarda görülme sıklığı Avrupa ülkelerinden daha fazladır. Çocukluk yaş grubunda da daha nadir olmakla birlikte NMO görülebilmektedir. Prevelansının coğrafi farklılıklara göre yüz binde 3-4 ila 16-17 arasında değişiklik gösterdiği söylenebilir. Her ne kadar belirgin bir kadın cinsiyet oranı ve beyaz olmayan ırkta daha yüksek görülme oranı olsa da hem yaygınlık hem de kadın, erkek oranında coğrafi ve ırksal değişikliklere göre farklı oranların olabildiği görülmektedir. Hem hastane hem de toplum temelli çalışmalarda kadın cinsiyet etkilenimi daha fazladır. Aile içinde NMO görülme olasılığı düşüktür. Bu oranın yüzde 2-3.3 aralığında olabildiği ve bu etkilenimlerde; anne-kız, teyze-yeğen ve kız kardeşleri sayabiliriz” diye açıklama yaptı.
Görme Kaybı ve Güçsüzlük İlk Belirtiler
Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Terzi, “Bu klinik spektrumda tek veya iki taraflı görme kaybı, çift görme, bulantı, hıçkırık, kol ve bacak güçsüzlüğü, yürüme güçlüğü gibi şikayetler görülebilmektedir. Bu şikayetler günler içerisinde ortaya çıkmakta ve hastaların yaşam kalitesini önemli düzeyde etkileyebilmektedir. Hastalığın seyrinde atak adı verilen dönemler vardır. Bu atak dönemleri hastaların şikayetlerinin ön plana çıktığı ve günlerce süren dönemlerdir. Hastaların ilk şikâyet dağılımları incelendiğinde sıklıkla görme kaybı ve güçsüzlük olduğu görülmektedir. Hastalığın seyri içerisinde yürüme güçlüğünde artış, idrar kaçırma, yorgunluk gibi bulgular da hastalığa eşlik edebilir” dedi.
Hastalarda bağışıklık sistemi ile ilişkili diğer bazı hastalıkların ve romatolojik hastalıkların da beraberinde görülebildiğini ifade eden Prof. Dr. Murat Terzi, “Tiroid bezi hastalıkları, diyabet, sjögren (kuru göz ve kuru ağıza neden olan otoimmün hastalık) gibi romatolojik hastalıklar tespit edileceği gibi bazı romatolojik hastalıklar NMOSD klinik bulgularına ve görüntüleme bulgularına benzer tablolara neden olabilir. Hastalıkta en sık görülen bulguların başında görme kaybı gelmektedir. Görme kaybı farklı derecelerde olabilir. Bir buzlu camın arakasından bakıyormuş gibi veya tama yakın görme kaybı şeklinde etkilenimler olabilir. Görme kaybının sebebi görme sinirinin bu hastalıktan dolayı etkilenmesidir. Bu etkilenme nedeni ile görme bilgisi ilgili beyin merkezine iletilememektedir” şeklinde açıklama yaptı.
Ms Hastalığı İle Nmosd Birbirinden Farklı Hastalıklardır
MS hastalığı ile NMOSD birbirinden farklı hastalıklardır vurgusu yapan Prof. Dr. Murat Terzi şunları söyledi: “Görme kaybı, güçsüzlük, dengesizlik gibi şikayetler her iki hastalıkta da görülebilir. Her iki hastalıkta da atak dönemleri mevcuttur. Farklı olan bu iki hastalığın ayırımını yapmak önemlidir. Hastaların anamnez (hasta öyküsü) bilgilerinin alınıp muayene edilmesi ve özellikle beyin ve omurilik MR görüntüleme bulguları, bel suyu sonuçları ve bazı kan tahlilleri ile bu hastalıkların tanısına varılmalı ve birbirinden ayrımı yapılmalı.”
Üç Tür Tedavi Uygulanmaktadır
“Hastalıkta üç tür tedavi uygulanmaktadır. İlki atak tedavisi dediğimiz hastaların şikayetleri olduğu dönemde uygulanan ve şikayetlerinin geçirilmesine yönelik uygulanan tedavidir” diyen Prof. Dr. Murat Terzi, “Bu dönemlerde damardan steroid tedavisi denen bir uygulama ve gerek duyulduğunda plazmaferez dediğimiz bir tedavi yönteminden faydalanılmaktadır. İkinci tedavi yöntemi koruyucu tedavi dediğimiz hastaların atak ve muhtemel engelliliklerini azaltıcı tedavi uygulamalarıdır. Bu tedaviler uzun süreli tedaviler olup bağışıklık sistemini bu hastalığa karşı düzenleyici olan tedavi seçenekleridir. Bu tedaviler hastaların klinik ve görüntüleme bulgularına göre tercih edilmekte ve gerek duyulduğunda kendi aralarında değişikliğe gidilmektedir” diye konuştu.
Hastalığın tanısının ve tedavisinin nöroloji uzmanları tarafından yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Terzi, hastaların şikayetleri belirlendikten sonra gerekli görüntüleme ve laboratuvar bulguları planlanarak tanıya varıldığını; ihtiyaç duyulduğunda göz, üroloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon, psikiyatri, romatoloji gibi diğer branşların desteği ile hastalara multidisipliner yaklaşım da gerekebildiğine işaret etti.
Erken Teşhis Önemli!
NMOSD tanısı son yıllardaki tetkik alanındaki gelişmelerle paralel olarak daha net konulabilmekte ve yine son dönemlerdeki gelişmeler sayesinde hastalara sunulan tedavi imkanında artış görülmektedir diye belirten Prof. Dr. Murat Terzi, “Hastalık erken dönemde tanı ve tedavi planı ile kontrol altına alınabilmektedir. Hastaların hastalıkları ile birlikteliklerinde hasta yakınlarının desteği oldukça önemlidir. Hem ilaç tedavisi hem de fizyoterapi ve psikoterapi gibi tedavi sürecinde hasta uyumunun sağlanmasında hasta yakınlarının desteği önemlidir” şeklinde açıklama yaptı.